Hastalıklar

Ergenlerde yeme bozuklukları

Yazan: Dr. Zeliha Akdoğan Tan / Çocuk Hastalıkları Uzmanı – 10.02.2017

Sıklıkla ergenlik döneminde başlayan yeme bozuklukları, “Anoreksiya Nervoza” denilen sinirsel iştahsızlık ve “Bulimiya Nervoza” denilen sinirsel aşırı yeme ve ardından kusmadır.

Bunların nedeni tam olarak bilinmese de, sosyal ve psikolojik etmenlerin rol oynadığını söyleyebiliriz. Gelişim sürecini bozan etkileri olduğundan, erken dönemde tanı ve tedavi çok önemlidir ama, ne yazık ki, her ikisi de kronikleşme sürecinde ancak fark edilebilir.

ANOREKSİYA NERVOZA

Kişinin, aşağıda açıklayacağımız çeşitli nedenlerle, kendini aşırı kilolu olarak görmesiyle başlayarak, bunu takıntı haline getirme ve bir süre sonra algısının da bozularak sürekli zayıf olmaya çalışma hali olarak tanımlayabiliriz.

Hastaların %95’ini kızlar oluşturur. Bu dönem kızlarda vücut yağının artmasıyla beraber, kendisiyle ilgili değişikliklere dair farkındalığın da arttığı bir dönemdir. Kızlarda  göğüs ve kalçalarda büyüme, yağlanma ve kilo alımı gibi değişimler daha ön plandadır ve bu durum, ergeni psikolojik olarak sıkıntıya sokar. Öncelikle, aile ve çevre baskısıyla diyet yapma fikri oluşur.

Yapılan araştırmalar, normal ağırlıkta olan kızların %43’ü ile erkeklerin %18’inin daha zayıf görünmeyi istediğini ve 15 – 17 yaş arasındaki ergen kızların %33’ünün, erkeklerin %62’sinin diyet yaptığını göstermektedir.

Diyet yapma takıntısı bir sonraki aşamada yerini anoreksiyaya bırakır. Şişmanlıktan aşırı korku en önemli etkendir. Beklenenin altında kilosu olmasına rağmen, ergeni diyete başlatır.

Kalori hesabı yapma fikri takıntıya dönüşür. Daha zayıf görünme isteği daha da artar, diyetin yanı sıra müshil ve idrar söktürücüler almaya başlar.

Bir süre sonra ince görünümün yanı sıra tansiyon düşüklüğü, ayva tüylerinde artış, parmakların cilt derisinde kalınlaşma (parmak atıp kusma eylemini gerçekleştirme nedeniyle), deride ve saçlarda kuruluk, memelerde gelişme geriliği, karında içe çökme, aşırı kusmaya bağlı dişlerde çürüme ve kalpte yavaş atım gözlenebilir.

Anoreksiya görülme sıklığı, günümüzde, ergen ve genç erişkinlerde %4’dür. En sık 15 ila 19 yaş arasında olup, kızlarda erkeklere göre 20 kat fazladır.

Anoreksiya hastalarının ailelerinde de kilo sorunları ve yeme bozukluklarına daha sık rastlanır. Hareket sevmeyen aile yapısı ve aşırı baskıcı, kontrolcü ebeveynler de bu durumu tetikleyebilir.

Toplumdaki güzellik anlayışında zayıflığa önem verilmesi bir diğer faktördür.

Çocukluk çağındaki beslenme davranışları, ileride yeme bozuklukları şeklinde kendini gösterebilir.

Mükemmeliyetçi, utangaç, depresif ve takıntılı kişilik yapısında ve kolayca her şeye boyun eğen, stresli, okul başarısıyla ailesini memnun etme yarışında olan ergenlerde daha sık görülmektedir.

Sevgi bağının güçlü olmadığı ailelerde daha sıktır.

Yemeyi aşırı kısıtlama ya da yedikten sonra kusma şeklinde iki tipi vardır.

Bu tarz bozukluklar, nüksler ve gerilemelerle seyreder. Hastaların %2 ila 5’inde intihar eylemi bildirilmiştir. Biyolojik komplikasyonlar nedeniyle ölüm oranı %6 – 9’dur.

Tanı, tedavi ve takip için, (çocuk hekimi, beslenme uzmanı, psikolog ve psikiyatrdan oluşan) çok yönlü bir yaklaşım çok önemlidir. Böylece nüksler önlenebilir. Depresif ergene antidepresanlar verilir. Kilo aldırmanın üzerinde başlangıçta çok titizlenmek itici olabilir. Psikiyatrik takip, işin diyet kısmıyla bağlantılı olmamalıdır, öyle olursa psikiyatra güven azalır.

Aile terapisi yararlı olabilir. Aileye kilo alma konusunda baskıcı olmaması ve sürekli gündeme getirmekten kaçınması telkin edilir.

İleri derecede kilo kayıplarında ve diğer sağlık problemlerinin ön plana geçtiği durumlarda hastaneye yatırarak tedavi düşünülmelidir.

BULİMİYA NERVOZA

Kişinin çok kısa sürede kontrolsüz bir şekilde aşırı yemek yeme, arkasından da kendini kusturarak veya müshil ve idrar söktürücüler kullanarak kilo alımını engelleme halidir. 3000 kaloriden 20.000 kaloriye kadar yemek yeme durumu olabilir. Bu durum günde 1 – 2 kezden, haftada 1 – 2 keze kadar tekrar edebilir.

Ergenin kendini stresli ve kaygılı bulduğu dönemlerde aşırı yeme hali baş gösterir. Anoreksiyalıların tersine, sorumsuz ve disiplinsiz davranarak aşırı yemenin başlangıçtaki rahatlatıcı etkisi (keyif) bir süre sonra suçluluk duygusuyla yer değiştirir. Ardından da kusma ve müshil kullanarak kilo almama gayretine girilir.

Hastaların kiloları genelde normaldir, ancak yüz görünümleri dikkat çekicidir. Bedenin zayıf olmasına karşın, yanaklar, yuvarlak ve şiştir. Bu duruma aşırı kusmaya bağı tükürük bezlerindeki büyüme neden olur. Parmak atıp kustuğu için el parmağı derisinde sertleşme ve diş çürümeleri gözlenir.

Kızlarda 10 kat fazladır, erkeklerde nadir görülür. Cinsellik problemi olan erkek ergenlerde daha çok gözlenir.

Anoreksiyalıların %40’ında bulimiya birlikte gözlenir.

Kusma sonucu sıvı elektrolit kaybı gerçekleşir; bu durum bazı olgularda kalp durmasına dahi neden olabilir. Kusmaya bağlı yemek borusu iltihabı, yemek borusunda yırtılmalara bağlı kanlı kusmalar gözlenebilir.

Müshil kullanımının yoğun olması nedeniyle, kabızlık ve ishal atakları birbirini izler. Pankreas dahi bozulabilir. Kusmaya bağlı göz içi kanamalar ve ciltte döküntü tarzı kanamalar gözlenebilir.

Alkol ve madde alımı, hırsızlık ve intihara eğilim bu grupta gözlenir.

Kusma, müshil ve idrar söktürücülerle kilo kontrolü sağlayan tipin yanı sıra, aşırı yemenin ardından aşırı egzersiz yapan bir grup bulimik de vardır.

Bulimiklerin yarısı tamamen, ¼ ü kısmen düzelir, ¼’ü ise kronikleşir.

Tanı, tedavi ve takip için, (çocuk hekimi, beslenme uzmanı, psikolog ve psikiyatrdan oluşan) çok yönlü bir yaklaşım çok önemlidir.

Aile terapisi, tedavinin en önemli parçasıdır. Psikoterapinin yanı sıra antidepresanlar da işe yarayabilir. İleri vakalarda hastaneye yatırılarak tedavi düşünülebilir.

Ergen, yalnızca ailede değil, sağlıklı bir aile – öğretmen ilişkisi kurularak okulda da yakından izlenmelidir. Ergenle sevgi temelli iletişim asla kesilmemelidir.

Aslında ergen, aileyle iletişimini hiç koparmak istememesine rağmen, aileden uzak olmayı seçer. Bu durum, ergeni kendi haline terk etmeyi gerektirmez. Ailelerin, çocuklarıyla baskıcı olmayan ve sevgiyi eksik etmeyen bir iletişim içerisinde olmaları en önemli faktördür. Böylece sorunlar kronikleşmeden fark edilir ve çözümler de her zaman daha kolay olur.

Yasal Uyarı: Her hakkı www.superergen.com’a ait olan özgün içerik, Fikir ve Sanat Eserleri ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. https://www.superergen.com adresine çalışır durumda link verilerek alıntı yapılabilir.