Gezi

Ankara Ankara Güzel Ankara!

“Ankara, Ankara; güzel Ankara!
Seni görmek ister her bahtı kara.
Senden yardım umar her düşen dara.
Yetersin onlara, güzel Ankara.” *

Işıltılı, şımarık ve talepkar İstanbul yanında sakin, ağırbaşlı ve bilge duruşu ile saygı uyandıran Ankara’yı; 13 Ekim 1923’den beri Türkiye Cumhuriyetimizin başkenti olan, Büyük Millet Meclisinin yer aldığı ve Atamızın ebedi istirahatgahı nedeni ile gönlümüzdeki değeri daha da yüksek olan Ankara’mızı yeterince tanıyor muyuz?

Uzun tarihini ve önemli ticaret yolları üzerinde bulunması nedeni ile birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını bilmeyenler olabilir. MÖ 2500’lerde Hititlere kadar uzanan bir geçmişi olduğuna şaşırabiliriz. MÖ 800-700’de Frigler, daha sonra Lidyalılar, Persler ve Galatlar bu bölgeye yerleşmiş. 1073’e kadar Bizans hakimiyetinde kalmış ve daha sonra Selçuklular tarafından fethedilmiş. Moğol istilası sırasında İlhanlıların ve sonunda Osmanlıların yönetimi altına girmiş. 1402’de Çubuk Ovasında yapılan Ankara Savaşından sonra Timur devri başlamış. Fetret devri sonunda ise tekrar Osmanlı toprağı olmuş. 23 Nisan 1920’de Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti Büyük Millet Meclisi’ni Ankara’da kurmuş ve ardından başkent olarak seçilmiş.

İsmi nereden geliyor diye merak ederseniz çeşitli görüşler ile karşılaşıyoruz.  Friglerin “gemi çıpası” anlamına gelen “Ankyra” ismini kullandığı düşünülüyor. Bununla birlikte, tarihte Angora ve Engürü isimleri ile de karşımıza çıkıyor. Hepsi de Ankara sözcüğünü çağrıştırmıyor mu?

Ankara bize daima Kurtuluş mücadelemizin hikayesini hatırlatır. Anadolu işgallerle bir yangın yerine dönmüşken, biraz kırık, yoksul ama dimdik ve kararlı, sabırla, Anadolu’nun karış karış kurtuluşunu bekler.

“Ankara’nın taşına bak
Gözlerimin yaşına bak
Biz düşmanı esir ettik
Şu feleğin işine bak
Pek şanlıyız

Ankara’nın taştır yolu
Her tarafı asker dolu
Yetiş Kemal Paşa yetiş
Kan ağlıyor Anadolu
Pek gamlıyız.”

Bu marşın, 57. Tümenin yorgun askerleri Duatepe’ye taarruz için Kerim köyüne ilerlerken bir ağızdan söylendiği rivayet edilmekte (farklı hikayeler olsa da). Duatepe, Sakarya Meydan Savaşı’nın yapıldığı son savunma hattı üzerindedir ve Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 Eylül 1921 tarihinde başlattığı taarruzla düşmandan geri alınan ilk tepedir. Duatepe’den sonra düşman Ege Denizi’ne dökülünceye kadar kovalanmıştır. Şimdi Polatlı’da bu tarihi mekanda Atamızı ve İsmet Paşa’yı savaş meydanında gösteren bir anıt var.

Ankara’da pek çok gezilecek, görülecek yer var. Şimdi de, Ankara’nın simge tarihi eserlerinden bir diğerine uğrayalım. Kentteki ilk yerleşimin bugün Altındağ ilçesinde bulunan Ankara Kalesinin olduğu bölge olduğu düşünülüyor.  Ankara Kalesinin yapılış tarihi kesin olarak bilinmese de Hititlere kadar uzandığı sanılmakta. Romalılar, Bizanslılar ve Selçuklular zamanında onarım gören ve giderek genişletilen kale hem savunma hem de yerleşim amacı ile kullanılmış. İç ve dış kale olmak üzere iki kısımdan oluşan surlar 40 üzerinde kuleye sahip. Kale içinde bulunan ve günümüzde lokanta ya da dükkan olarak kullanılan Osmanlı döneminden kalan evler ve kaleden Ankara manzarası görülmeye değer.

Ankara’ya gidince Anıtkabir’e uğramadan dönmek olmaz. Atamızın naaşının vefatından 15 yıl sonra nakledildiği, dünyanın her tarafından 50.000’e yakın bitki ve ağaç içeren Barış Parkı içinde yer alan anıt mezara 24 aslan heykeli arasından yavaşça yürüyerek ulaşılır. Dikdörtgen şeklinde ve dört tarafı sütunlarla çevrili anıtta Atamızın tek parça, kırmızı mermerden sade lahdi bizi karşılar. Bu mekanda olmak bizi bir süre için geçmişe götürür; bugüne ulaşmak için Atamızın, silah arkadaşlarının ve halkımızın verdiği mücadeleyi düşünürüz. Kaçınılmaz şekilde duygulanırız. Saygıyla ve minnetle görevimizi tamamlar, türlü düşüncelerle, sessizce ayrılırız.


Sonra, zaman tükenir dönme zamanı gelirse Ankara’dan, bilin ki, geride görülmedik pek çok köşe bırakırsınız. Hele öğrenciliğinizi bu kentte geçirmişseniz nice acı tatlı anıyı barındıran garın ayrı bir yeri vardır. Nazım Hikmet ustayı hatırlarsınız ve onunla birlikte tekrarlarsınız;

“Ankara Garı temizdir, rahattır ve bilhassa yenidir.
Fakat mermerlerin aydınlığına rağmen
anlatılması öyle zor (yahut öyle kolay) bir şey vardır ki rüzgarında
bağrışılmaz, koşuşulmaz, yüksek sesle gülüşülmez Ankara Garı’nda.
O kadar ki
Kalkacak tirenlerini ses-büyütenlerle haykırdığı zaman
Boş bulunursa insan
Şaşırır, başka bir dünyadan sesleniyorlarmış gibi.
” **

* Güfte: Mehmet Ali Ertekin, Beste: Halil Bedii Yönetken  

** Memleketimden İnsan Manzaraları – Nazım Hikmet Ran – Yapı Kredi Yayınları 

KAYNAKLAR:

https://www.ankara.bel.tr/ankara-kent-rehberi/ankara-nin-kisa-tarihi

http://kaynakca.hacettepe.edu.tr/eser/3227724/ankara-nin-tasina-bak

https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/ankara/gezilecekyer/duatepe-aniti

http://www.ankara.gov.tr/ankara-kalesi

Anıtkabir sitesi

Yasal Uyarı: Her hakkı www.superergen.com’a ait olan özgün içerik, Fikir ve Sanat Eserleri ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. https://www.superergen.com adresine çalışır durumda link verilerek alıntı yapılabilir.