Kültür, Sanat, Spor

Günün Sohbeti: Ünal Mecit ile Fotoğrafçılık Üzerine – 2. Bölüm

Söyleşi: Sibel Şensu – 28 Şubat 2017

Süper Ergen olarak Ünal Mecit’le fotoğrafçılık üzerine yaptığımız sohbetin ikinci bölümünü de, kendisinin çekmiş olduğu fotoğraflar eşliğinde, keyifle okumanız ve faydalanmanız dileğiyle paylaşıyoruz.

****

Bu sanatta ilerlemek isteyenlere neler söylemek istersiniz? Profesyonel bir meslek olarak seçilebilir mi?

Öncelikle temel bir fotoğraf eğitimi alınmalıdır. Eğitim, öğrenmenin başlangıcı; hiç kimse eğitim aldığında, “Ben bu işi biliyorum.” diyemez. Eğitim, en basit haliyle, herkesin kabul gördüğü bu alandaki temel kuralları ve doğruları bilmenizi sağlayacaktır. 

Meke Krater Gölü – Konya Karapınar

Internet olanağı bize istediğimiz kadar kaynak sunuyor. Hem teorik ve hem de görsel olan bu kaynaklardan faydalanmak gerekiyor. Fotoğraf kritiği yapan, temel ve detaylı fotoğraf bilgisi veren, fotoğrafların sergilendiği ve ekipman alımı konusunda rehberlik eden birçok site var. Yalnız bilindiği gibi Internet, doğru ve yanlışların aynı anda bulunduğu bir ortamdır. İşte burada sizi doğruya yönlendirecek, alacağınız temel fotoğraf eğitimidir.

Görüntü ödülü almış sinema filmlerinin ve kaliteli belgesel filmlerin bir fotoğrafçı gözüyle izlenmesi gerekir. Özellikle ben TRT’nin eski belgesellerini hiç kaçırmam. Bu filmleri çeken görüntü yönetmenleri, fotoğrafın temel unsurlarını çok iyi bilen kişilerdir. Filmlerin zaman boyutunu kaldırdığınızda, aslında kare kare iyi fotoğraflar olduğunu göreceksiniz. Sadece bu gözle bakmak bile yeter!  

Kültür, doğa ve sadece fotoğraf konusunda grup gezileri İstanbul’da oldukça popüler. Bu gezilere katılarak, hem yeni yerler öğrenir hem de pratiğinizi geliştirebilirsiniz. Ancak bu tür gezilerin en iyisi, sadece fotoğraf amaçlı ve fotoğraf derneklerinin organize ettiği, kar amacı güdülmeyen gezilerdir. Bu gezilerde mutlaka bir veya birden çok uzman fotoğrafçı bulunur. Gezi sırasında size rehberlik edildiği gibi, gezi sonunda da gezi süresince çektiğiniz fotoğrafların bir değerlendirmesi yapılır. Fotoğraf deneyiminizi en hızlı bu şekilde geliştirebilirsiniz.

Fotoğrafta o temel öğrenme aşamasını geçtikten sonra, proje temelli çalışmak gerekiyor. Yani bir amaca yönelik konu belirlenip, bunun için seyahat, imkan, kaynak, mekan vb. bütün unsurlar planlanmalı ve çıktıları, gerçek bir anlatım aracına dönüştürülmelidir. Yoksa bunun dışında seyahate gidip, sadece gördüğünüzü çekmek yeterli değil.

Fotoğrafa bir amaç yükleyip buna göre çalışıldığında daha büyük keyif alınacaktır.

Kız Çocuğu – Urfa Harran

Bu arada, fotoğraf yarışmalarına katılmak da fotoğraf bilincini geliştirir. “Yarışma Fotoğrafçılığı” gibi bir kavram var, hatta bu gruba dahil edilen fotoğraf severlere belli bir kesim tarafından sıcak bakılmıyor, eleştiriliyor.

Kim ne derse desin, ben yarışmalara katılmayı gerekli görüyorum. Bu, kendinizi aşmanın ve geliştirmenin yollarından en büyüğüdür. Sadece, bunu bir amaç haline getirmek doğru değil!

Öte yandan, gezi fotoğrafçılığının çok önemli bir işlevinden de bahsetmekte fayda var. Özellikle bizim gibi kapalı toplumlarda, insanların ufkunu açan bir yanı var gezi fotoğraflarının. Başka hayatların varlığı, başka giysilerin varlığı, başka kültür ve davranışların varlığı, başka inanışların varlığı ve dahası, başka türlü coğrafyalarda yaşayan insanların varlığı, gezi fotoğraflarıyla bize anlatılır ve ister istemez merak uyandırır. Bunun toplumsal faydasını inkâr edemeyiz doğrusu…

Sizce toplumumuz, bu sanatı ne kadar tanıyor, fotoğrafı nereye koyuyor? Topluma göre bu bir sanat mıdır? Sizce bu oranı nasıl artırabiliriz?

Fotoğrafçının bu sanat dalına farklı baktığı muhakkak. Ancak önemli olan, fotoğrafçı, o farklı bakışının atmosferine izleyeni de çağırabiliyor mu, içine çekebiliyor mu, izleyici ile kendi bakışı arasında bir paralellik oluşturabiliyor mu? Bunları yapabiliyorsa, başarılı olmuş diyebiliriz. Fotoğrafı var eden şey, kesinlikle fotoğrafçının bu kendi öznel bakışıdır. Bunlar yapılabilirse, bizim anladığımız anlamda toplumun fotoğraf sanatını tanıması artar.

Özellikle sayısallaşmayla birlikte fotoğraf, toplumda çok büyük bir kullanım aracı haline geldi. Aslında bir hareketli filmde göremeyeceğimiz çok fazla detay vardır fotoğrafta. Hatta başka bir açıdan şunu da söyleyebiliriz; bir sanat şaheserini görüp fotoğrafını çektikten sonra, çektiğiniz fotoğraflara evde baktığınızda, o eseri daha fazla tanımış oluyorsunuz. Artık resim ve heykel sanatına bakış, fotoğrafla şekillenmeye başladı. Benden çalışmalarında kullanmak için fotoğraf isteyen çok sayıda resim sanatçısı arkadaşım var.

Sanat konusuna gelince, ben kendimi bu sorgulamaya dahil etmiyorum. Sanat olup olmaması bir şeyi değiştirmez. Sonuçta, güçlü bir kopyalama, taşıma, iletişim ve belgeleme aracı. Fotoğrafçılık, sanat olmasa bir şey değişecek mi? Ya da sanat olsa kapsamı mı değişecek? Hayır. Yalnız şunu söyleyebilirim, sonuçları itibariyle düşündüğümüzde fotoğraf, diğer sanat dallarından farklı olarak, henüz daha disipline olmuş değil; bu açıdan törpülenmesi gereken çok budakları var. Toplumu tedirgin eden yönleri çok fazla. Elbette bunu da doğal karşılamak gerekiyor. Diğer sanat dallarıyla kıyaslandığında henüz çok genç, 200 yaşında bile değil. Bu nedenle, kendini bulması için özgür gelişimine bir süre daha devam etmesi gerekiyor sanırım. 

Harman Öğütme – Tatvan Bitlis

Fotoğraf çekimleriniz esnasında ne gibi tepkilerle karşılaşıyorsunuz? Başınızdan geçen bir anınızı bizimle paylaşmak ister misiniz?

Çok farklı tepkilerle karşılaşıyoruz. Bazen bu tutkunun bana çok zor anlar yaşattığı da oluyor. Birçok fotoğrafçı arkadaşımdan da dinlerim, anlattıkları karşısında şok olmuşumdur.

Şu an ilk aklıma gelen bir anımı paylaşmak isterim;

Arkadaşlarla fotoğraf gezisindeydik. Göl kenarındaki bir kasabada, gölde sazlıkların içinde sandalda bir balıkçı gördüm. Göle ağ atıyordu. Tam istediğim gibi! Dayanamayıp gruptan koparak yanına yaklaştım. Doğallığını bozmamak için saklanarak çekim yapıyordum ki, adam beni fark etti. Sinirli şekilde bağırmaya başladı, “Muradına erdin mi, ne diye ekmeğimle oynuyorsun?” Ne demek şimdi bu? Hışımla kıyıya doğru gelmeye başlayınca ben de hızla oradan uzaklaştım. Daha sonra olay çok büyüdü, çevredeki başka insanlar da dahil oldu ve kendimi zor kurtardım. 

Sonraki gün yine kasabanın dışında bir vadide çekim yapıyordum. Ulusal park gibi güzel, yeşil bir vadiydi. Yamaçta çoban ve sürüyü çekerken, bu sefer uzaktan çobanın elinde sopasıyla bana doğru koştuğunu gördüm. “Herhalde merakındandır.” diye düşünüp çekime devam ettim. Bir de baktım ki, omzundaki av tüfeğini indirmeye başladı. Derhal çekime son verip, o bölgeden hızla uzaklaştım.  

Bu her iki olaya da hiçbir anlam verememiştim. Akşam kaldığım otelin görevlisine durumu anlattım. Neyse ki durum anlaşıldı; gölde av yasağı varmış, vadideki çoban da sürüsünü koruluk bir alanda otlatıyormuş. Yerel bir gazetede bu yönde daha önceden çıkan fotoğraflar yüzünden birçok kasabalı mahkemelik olmuş. Bana tepkileri de gazeteci olduğumu düşünüp, başlarını derde sokacağım kaygısından kaynaklanıyormuş.

Bu türden durumlarla daha az karşılaşmak ve insanlara rahatsızlık vermemek için, mutlaka gidilecek yerlerle ilgili bilgi toplamak ve tanımak gerekir. Ayrıca az önce de bahsettiğim gibi, planlı olmak ve disiplin şart!

Üzüm Yiyen Çocuk – Urfa Halfeti Köylerinden

Beğendiğiniz ya da tarzını sevdiğiniz / esinlendiğiniz amatör ya da profesyonel fotoğrafçılar var mı? Varsa bizimle paylaşır mısınız?

Günümüzde tamamen amatör bir ruhla çok güzel fotoğraflar üreterek sosyal medyada ya da kendi kişisel sitesinde mütevazi bir şekilde paylaşan çok sayıda amatör fotoğrafçı var.

Bir de diğer taraftan fotoğraf sanatına çok emek vermiş, birçok fotoğrafçıya yön vererek ilham kaynağı olmuş ustalarımız, akademisyenlerimiz ve popüler fotoğraf sanatçılarımız var.

Ortaya çıkan fotoğraflara baktığımda, her kesimden çok güzel fotoğraflar oluyor. Bu anlamda günümüz için isimleri sıralamak gerekirse, belki de saatler sürer.

Ancak geçmişten bu yana fotoğraf sanatına büyük katkıları olan emektar ustalardan bazılarının da adını vererek haklarını teslim etmek gerek. 

Örneğin, Ara Güler ustanın fotoğrafları, baktıkça güzelleşir. 

Geçmişte rahmetli Sami Güner ustanın tarzından ve fotoğraflarından çok etkilenmişimdir. İlk olarak en çok onun fotoğraflarıyla tanıştım ve ülkemizin fotoğrafik olarak güzel yerlerini onun fotoğraflarında tanıdım. 

İsa Çelik, her yönüyle etkilendiğim, beğendiğim bir ustadır. 

Aynı şekilde, İzzet Keribar ve Prof. Dr. Sabit Kalfagil ustaların tarz ve fotoğrafını beğenirim. 

Doğa fotoğrafçılığı konusunda, hiç şüphesiz, Nusret Nurdan Eren hoca eşsizdir. 

Ali İhsan Gökçen’den de bahsetmekte fayda var; Türkiye’de doğa fotoğrafçılığı konusunda yeri büyüktür ve teorik anlamda da bu konuda çok ciddi bir boşluğu doldurmuştur.

Gezi fotoğrafçılığı ve fotoğrafın yaygınlaşmasında Faruk Akbaş’ın katkısı çok büyüktür. Türkiye coğrafyası ve insanı konularında çok kaliteli fotoğrafları var. Fotoğraflarına bakmaktan hep keyif almışımdır.

Yabancı fotoğrafçılardan Andreas Gursky, bilindiği gibi, farklı tarz ve boyutlarda fotoğraflar üretiyor. 

Henri Cartier-Bresson fotoğraflarına baktığınızda derinlere dalabilirsiniz, çok şey ifade eder. 

Abbas Artar’ı (İran), tarz olarak Henri Cartier-Bresson’a çok benzetirim. 

Ansel Adams… Doğa, siyah beyaz olarak bu kadar güzel sunulabilir.

Bir de son olarak, yerinde olmak istediğim Steve McCurry var. Bana göre Asya’nın farklı coğrafyalarına ait belki de en güzel fotoğraflar ondadır.

Sürü – Hakkari

Son olarak, çektiğimiz fotoğrafları nasıl korumalıyız, gelecek nesillere nasıl taşımalıyız, bize anlatabilir misiniz? 

Sayısal fotoğraf makineleri ve devamında akıllı telefonların hayatımıza girmesiyle, hemen herkes fotoğraf çekmeye başladı. Bu kadar çok sayıda üretilen fotoğrafın saklanması, ayıklanması, tasnifi ve geleceğe taşınması da haliyle ciddi bir sorun olarak karşımıza çıktı.

Üretilen fotoğrafların güvenliğinin sağlanması ve bu fotoğrafların çok ciddi bir şekilde gözden geçirilerek ayıklanması ve tasnif edilmesi gerekiyor.

Ayıklama ve tasnif olayını, fotoğrafların gerek sanatsal yönü, gerekse de toplumsal / bireysel belleğimizin çok önemli taşıyıcıları ve depolayıcıları olmaları yönüyle de ele alıp, tarihe karşı da bir sorumluluğumuz olarak düşünmeliyiz.

Ben kendi çevremde birçok kişinin yedeklemeye gereken önemi vermediği için, fotoğraflarının bir kısmının ya da tamamının yok olduğunu, bundan dolayı çok büyük şok yaşadıklarını gördüm.

Teller zerinde Kuşlar – Bursa Karacabey

Güvenli saklama ile ilgili dikkat edilmesi gereken hususlarda ise şunları söyleyebilirim; 

  • Fotoğraflar, çekildikten sonra, bellek kartından bilgisayara aktarılır; konu ve tarihlerine göre tasnif edilir. Bu aşamada, bellek kartından henüz silme işlemi yapılmaz.  
  • Ayıklama, dikkatli bir şekilde yapılır; istenmeyen, gereksiz ve tamamen bozuk çıkanlar gerekirse silinir. Fotoğraf silme konusunda çok dikkatli ve biraz cimri davranmak gerekir. Zira herkesin beğenisi farklı olabilir. Ayrıca bugün beğenmediğimiz bir fotoğraf, daha sonra ileriki yıllarda hoşumuza gidebilir ya da belge niteliğinden dolayı silinmemesi gerekebilir. 
  • İlk düzenlemeler bittikten sonra mutlaka harici bir diske yedek alınmalı.
Yalnızçam Dağları – Artvin Şavşat
  • Düzenleme ve yedekleme tamamlandığında, gerekirse, bellek kartı silinebilir.
  • Bilgisayarda yer açmak için ya da başka nedenlerle silme gerektiğinde, öncesinde ikinci bir harici diske daha yedek alınmalıdır.  
  • Yedek için kullandığımız ikinci harici disk, bilgisayarla ve çalışma masamızla aynı yerde bulunmamalı, evin başka bölümünde, hatta en uzak ve güvenli bir yerinde saklanmalıdır. Eğer şartlarımız uygunsa, başka bir binada tutalım.     
  • Böylece bilgisayarımızda olmayan ya da erişemediğiniz fotoğraflara birinci yedek harici diskte ulaşabiliriz. Eğer birinci yedekte bir sorun olursa, bu durumda kaybettiklerimizi ikinci yedek diskimizde bulabiliriz. Bu şekilde bir yedekleme sistematiğiyle, kayıp riskimizi en aza indirmiş oluruz.
  • Ben bu şekilde yapıyorum ve bu konuda başım rahat!
Yağmurlu Havada Yürüyen Çocuklar – Gaziantep

Şimdi artık “Bulut Bilişim” başlığı altında sıralanan teknolojiler çok gelişti. Bunların içerisinde de buluta yedekleme çözümleri çok yaygınlaştı. Bize maliyeti ya hiç yok ya da daha profesyonel yedekleme çözümü, bir harici disk maliyetinden fazla değil. Bu durumda, benim az önce “İkinci Harici Disk” diye tanımladığım sabit fiziksel disk yerine, bulut ortamı kullanılabilir.

Yalnız bana göre tek başına bulut ortamına yedekleme şu an için riskli! Sadece ikinci alternatif ortam olarak kullanılmalıdır. Bu değerli bilgiler için çok teşekkür ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyoruz.

Sevgili Süper Ergen Okurları, bu hoş ve faydalı sohbetin birinci bölümünü de okumak isteyebilirsiniz. Keyifle okumanızı dileriz.

Yasal Uyarı: Her hakkı www.superergen.com’a ait olan özgün içerik, Fikir ve Sanat Eserleri ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. https://www.superergen.com adresine çalışır durumda link verilerek alıntı yapılabilir.