Kültür, Sanat, Spor

İbrahim Balaban ve Sanatı

Yazan: Ece Gökyar – 28 Eylül 2017

İlerleyen yaşına rağmen fırçayı elinden hiç düşürmeyen, Türk resim sanatının efsane ustalarından biridir İbrahim Balaban *.

1921 yılında Bursa’nın Seçköy’ünde doğar. Köyün üç sınıflı okulundan mezun olduktan sonra, daha üst seviyedeki okullara gidemez.

15 yaşına dek okuma isteğiyle geçen yıllarda her gün resimler çizer, günceler tutar. Ressam ve yazarlığı o günlere dayanır. Henüz 16 yaşındayken cezaevine girer. 

Tutukluluk günlerinde “Şair Baba” dediği Nazım Hikmet Ran’la tanışır. Ondan resim ve sanat tarihinin yanı sıra felsefe, sosyoloji, ekonomi ve politika gibi dersler alır. Kendisi de resimler yapan Nazım Hikmet, boyalar, fırçalar verir İbrahim Balaban’a. Birlikte resim çalışmalarını hızlandırırlar.

Nazım Hikmet, Kemal Tahir’e yazdığı bir mektupta İbrahim Balaban hakkında şöyle söyleyecektir: “Ben burada, içeride bir ressam Yunus Emre keşfettim. Köylü, köy mektebinde okumuş. Yaptığı resimleri görünce, milletimle bir kere daha övündüm.”

16. yüzyılda yaşamış Hollandalı Rönesans ressamı Pieter Brueghel’in (1525-1569) gündelik hayat resimlerinde kullandığı peyzaj çalışmaları ve köy betimlemeleri tekniğinde olduğu gibi, İbrahim Balabanda eserlerinde ilk kez köy ve kırsal hayata ait unsurları kullanır. Böylece o güne değin zengin burjuva sınıfının hâkim olduğu bir sanat dalında, görmeye alışık olmak bir yana, kimi zaman alt sınıf olarak değerlendirilerek küçümsenen köylü, taşralı ya da tarım işçisi figürlerini hiçbir çekincesi olmadan kullanmış olur. Ancak önceleri bu eserleri sergileyecek mekân bulmakta sıkıntı yaşar, ta ki 1950’li yıllarda özel resim galerileri artana dek.

Kırsal olguları belli bir sınıfın mücadelesine indirgemez İbrahim Balaban; aksine, kırsal kesim Anadolu insanının varoluşunu toplumsal bir paylaşım olarak yücelten pastoral eserler yaratır. 

Eserlerinde kır hayatını masalsı bir anlatımla betimlerken, genellikle insanın toprakla ilişkisini ve Anadolu köy insanının yalın halini resmeder. Kendisine “Köylü Ressam” denmesini ise şöyle açıklar:

“Köy okulunun üçüncü sınıfından başka okulda okuyamayan, okumayan ben İbrahim Balaban, çok küçük yaşlarda, elimde kalem defter, boyuna, devamlı karasabana koşulu çift sürerken babamın resmini yapıyordum, dedemin resmini yapıyordum. Resimlerimde tarla, bahçe, ekin, köy, köylü yoğundu… Sonrasında Nazım Hikmet, dostlarına yazdığı mektuplarda benden ‘Köylü Ressam’ olarak bahsetti hep.”

Kırsal hayatın bizzat kendisini betimlerken kimi eserlerinde arka planda tarla, dağ, ova, deniz ya da gökyüzü gibi doğal tasvirleri, ön planda ise emekçileri, halay çeken eğlenenleri, tutukluları, emziren kadınları ya da oyun oynayan çocukları konu edinir.

“Resimlerimi yaparken başkalarını kopya etmek yerine kendi yaşantımı model aldım. Sonra ülkemdeki insanların serüvenlerini, sevinçlerini, duygularını, mutluluklarını yumak ettim. Anadolu insanımızın yaşantısı sanki yumak oldu. Ben hangi topraklar üzerinde resim yapıyorum dedim.”

Resimlerin zeminine ya da arka planına bir nakkaş edası ve titizliğiyle nakşettiği Türk motiflerini, geleneksel minyatür tekniğindeki gibi çok ince işlemelerle tıpkı bir minyatür sanatçısı gibi senelerce kullanır İbrahim Balaban. Tekniği hiçbir akıma yerleşmez; kendisi de bu nedenle kullandığı tekniği “Balabanizm” olarak adlandırır.

Balaban’ın toprak işçileri, özellikle ekmeği beden gücüyle kazandıklarını ifade etmek, emeği ve alın terini vurgulamak için abartılı boyutlarda, kocaman el, kol ve ayaklara sahiptir. Hayatları sefil, bedenleri yorgun ve acılı görünür. Ancak yüzlerinde, emeğinin karşılığını güç şartlarda da olsa almış insanların mutlu ifadesi vardır. Balaban’ın yapıtlarındaki tüm emekçi figürleri, onurlu, sağlam ve zorluklara dayanmasını bilen karakterlerdir.

“Beni kültürle donattı, ressamlığa yöneltti. Bir güneşti ve ben bu güneşin içinden doğdum.” diyerek ustası kabul ettiği Nazım Hikmet’in ismini oğullarında yaşatmak ister Balaban. Oğlu Hasan Nazım Balaban kendisinin izinden gider, ressamlığı ve hatta benzer bir tarzı seçer. Babasıyla birlikte ortak sergiler açar.

İbrahim Balaban, 2000’den fazla yağlı boya tablo yapar, sayısız desen çizer, 50’nin üstünde sergi açar. Yazma yolculuğuna anılar, resim sanatı üzerine denemeler, hikâyeler ve ikisi roman olmak üzere 12 kitap sığdırır. 

KAYNAKLAR:

http://www.nationalturk.com/balabanlarin-soylemsel-soylenceleri/

http://www.yesilbursadergisi.com/haber/sair-baba-nazimin-koylu-ressami-ibrahim-balaban-256.html

İlgili Videolar:

https://www.youtube.com/watch?v=QO6ugVLpJ5U

https://www.youtube.com/watch?v=RI36ckLHeW8


* Bu yazı hazırlandığında hayatta olan sanatçı, 9 Haziran 2019’da 98 yaşında hayata gözlerini yummuştur. Kendisini saygıyla anıyoruz.

Yasal Uyarı: Her hakkı www.superergen.com’a ait olan özgün içerik, Fikir ve Sanat Eserleri ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. https://www.superergen.com adresine çalışır durumda link verilerek alıntı yapılabilir.