Kültür, Sanat, Spor

Nuri İyem İle Mühür Gözlü Kadınların İzinde

Yazan: Sibel Şensu – 30 Mayıs 2017

Sergi salonlarının sessiz, bilge görünüşlü, izleyiciyi yavaş hareketlerle, saygı içinde davranmaya iten koridorlarında dolaşırken, bazı resimler, insanı diğerlerinden daha hızla içine çeker. Benim için Nuri İyem ustanın resimleri bunun en belirgin örneklerindendir. Kocaman yüzleri ile tuvalleri dolduran Anadolu kadınları, sürmeyle çevrelenmiş iri kara gözlerle bana bakarlar. Sanki ben onları değil, onlar beni izliyor gibidirler. Bu yüzler gülmezler, ağlamazlar, konuşmazlar; hatta, bazıları ağızlarını yemenileri ile örtmüşlerdir, çıkabilecek bir sese engel olmak ister gibi. Öylece, durgun, yüreğin derinine işleyen gözlerle, sadece bakarlar. İnsan, ruhuna ulaşan bu bakışların ne dediğini anlar, irkilir, duygulanır. Bakışları, yaşamlarının tüm yükünü, sıkıntılarını, hayallerini, öykülerini ele verir. Bir çırpıda anlatmışlardır olanı biteni. Yanlarından geçip gidersiniz, beraberinizde onlarla.

Soyut Türk resim sanatının duayenlerinden, hocalarından, önemli dönüm noktalarının temsilcilerinden biri olan Nuri İyem, 1915 ile 2005 arasında geçen yaşamında resme, asıl mesleği olacak şekilde tutkuyla bağlanmış, resmi yaşamının merkezine oturtmuş bir sanatçıdır. Daha küçük bir çocukken, ailesine rağmen ve onlardan gizlice tutulur bu aşka. 

Şöyle anlatır çocukluğunu;

Mardin’de ilkokuldaydım. Sanırım 1924 yılında, kullandığımız renkli kalemler kalitesiz olduklarından uçları hemen kırılıyordu, yontmak çok zor oluyordu. İşte, tam bu sırada duvara gömülü dolap içinde bir kutuda duran babamın usturaları geldi aklıma. Babam berbere gittiğinde almak daha kolayıma geliyordu, tabii. Usturalarla, renkli uçları kırılıveren kalemleri daha kolay yontabiliyordum, ama usturaların o keskin ağızları da çabucak kırılıyordu. Bir gün babam dolabın kapısını açmış, elinde usturalarla önünde durmuş beni çağırıyordu. Yanına gittiğimde hiçbir şey söylemeden tokatları indirmeye başladı. Babamın usturalarını kullanarak yaptığım resme ne oldu şimdi hatırlamıyorum. Ama resim yapmak, öylesine heyecan ve keyif verici bir şeydi işte.

O yıllarda resimle uğraşmak ya günahtır ya da gelir getirmeyecek bir uğraş olarak görülür.

Annem,” diye anlatır Nuri İyem, “babamdan çok önce ressam olmak istediğimi öğrenmiş, çok üzülmüştü. ‘Ah oğlum, bu resimler yüzünden cehennemde yanacaksın’ der, ağlar dururdu. Annemi çok sonraları ressamlığın cehennemlik bir meslek olmadığına, portrelerini yaptıran Fatih Sultan Mehmet’ten başlayarak, diğer sultanları da sıralayarak ancak inandırabilmiştim.

Güzel Sanatlar Akademisi’ne kaydolur, Nazmi Ziya Güren, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi ustalarla yetişir ve birincilikle mezun olur. Hikmet Onat, İbrahim Çallı ve Leopold Levy gibi devrin en ünlü ressamlarının atölyelerinde gelişir. Akademide, resim sanatına yaklaşımını şu sözlerle ifade etmiştir İyem;

(Akademi’de) Ressamlığın toplumun yararına bir meslek olduğunu, resim sanatının toplumun ufkunu genişleteceğini, giderek şöyle durup da resim seyretmenin çok keyif duyulacak bir yaşam gereksinimi olduğunu anlatmaya çalıştık. Biz böyle düşünüyorduk. Kendi macerasını yaşayan halkımız, bizi anlamaya dinlemeye mecbur mu? Resim sanatını Akademi’nin bahçesinden dışarıya taşıyıp, halkın yaşamına götürebilsek ne olurdu?” 

Ve devam eder… gerçek mutluluk, kişinin yaptığı işe inanması, ona saygı duyması, nice çetin olursa olsun yılmadan ona sarılması, onunla hiç ayrılmadan yaşayabilmesine bağlıdır. Ama o günlerin koşulları içinde bu yolu seçmek için (birçoklarına göre) kişinin deli olması gerekirdi.” 

1940’lı yıllar geldiğinde İyem’in tarzı iyice şekillenmeye başlar. “Yeniler” hareketi ile birlikte toplumsal – gerçekçi ressamlar arasında yer alır ve bu yeni akımın öncülerinden olur. 

Bizim için toplumsal gerçekçi resim, çok çekici, heyecan verici, çalışmaya kışkırtıcı bir sanat anlayışı idi. O resimleri yaparken görevini yapabilmiş insanın duyacağı huzura kavuşuyorduk. Çünkü toplum yaşayışının içine girdiğimizi görüyorduk.” diye anlatır duygularını. 

İstanbul’un liman işçilerini resmederek başlayan toplumsal mücadelesini Anadolu’ya taşır. Artık birbirinden güzel örneklerle, durmaksızın hüzünlü Anadolu kadınlarını ve yaşamını resmetmektedir. Köylü kadınların yüzleri ve en çok da gözleri üzerinden Anadolu’nun çileli yaşamını aktarmaktadır. Kadınlar, Anadolu’nun “konuşturulmayan” tüm kadınlarını simgeler şekilde suskun, sessiz ve hareketsiz bakarlar kocaman delici bakışları ile. Bu belirgin ve ağlamaklı gözlerde, kendisine bakıp büyüttüğünü, koruyup kolladığını anlattığı ve çok genç yaşta kaybettiği sevgili ablası Aliye’ye duyduğu özlemin izleri de vardır.

40’lardan sonra hızla yükselen bir başarı grafiği ile Nuri İyem birçok sergide yer alır, yurtiçinde ve dışında ödüllendirilir, büyük projelere imza atar ve kendi atölyesinde genç ressamlar yetiştirir. 65 yılda ortaya koyduğu 3000’e yakın tabloda, mağdur ama gururlu Anadolu insanlarının yanı sıra köyden kente göç, gecekonduda yaşam gibi sorunların da sesi olur. 

Giderek renk skalasını kırık beyaz, siyah, kahverengi ve sarı tonları ile sınırlar, soyut ve figüratif tarza yakınlaşır. Toplumsal duyarlılığını yaşamının sonuna kadar sürdürür. 

Bir kentli olarak kırsalı bu kadar içtenlikle anlatmasına şaşıranlara “…kendimi anlatıyorum. Sürekli olarak kendimi anlatıyorum. Burada ortaya çıkan sonuçlar, benim. Benim dünyamdır, bana ait duygulardır. O duyguların getirebileceği düşüncelerdir” diye yanıt verir.

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “bir yaradılış mucizesi” olarak tanımladığı Nuri İyem, yaşamının sonuna yakın yaptığı otoportresinde, kendi gözlerini, yıllarca tüm cesareti ile bakan köylü kadınlarınınkiler gibi değil, belli belirsiz çizmiş, gölgede, karanlıkta bırakmıştır. Acaba bununla bize ne demek istemiştir? Yıllar boyu gördüklerinden duyduğu yorgunluk ya da umutsuzluk mudur dile getirmek istediği? Yoksa, daha fazla görmek istememekte midir onu yıldıran bazı gerçekleri? Ya da hiçbir gözün, tüm mağduriyetine rağmen onurla bakan kadınların gözü kadar güzel olamayacağını bildiğinden mi uğraşmamıştır kendi gözleri ile?

KAYNAKLAR:

  1. www.nuriiyem.com
  2. www.evin-art.com
  3. www.lebriz.com
  4. Bender MT. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dergisi. 

Yasal Uyarı: Her hakkı www.superergen.com’a ait olan özgün içerik, Fikir ve Sanat Eserleri ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. https://www.superergen.com adresine çalışır durumda link verilerek alıntı yapılabilir.