Okul Yaşamı

Yabancı Dil Eğitiminde Ebeveynlerin Rolü

Yazan: Burcu Sinem Arıkan – Uluslararası Değişim ve Dil Edinim Derneği Kurucu Üyesi – 15 Ağustos 2022

Eğitim ve öğrenme üzerine yapılan araştırmaların bir bölümü yabancı dil öğrenimini olumlu ya da olumsuz etkileyen unsurları eğitim sistemi, öğretmen ve öğrenci davranışları, dersin işlenişi ve çevresel faktörler şeklinde sıralarken, bir bölümü de ebeveynlerin yabancı dil öğrenimindeki rolüne değinmektedir. Bu çalışmalardan biri olan OECD’s Programme for International Student Assessment (PISA) bulguları eğitime ebeveyn katılımının çocukların öğrenme yolculukları boyunca başarılarında büyük rol oynadığını onaylamaktadır (OECD, 2012: 13). 

Eğitim ve öğrenme yolculuğunda ebeveynlerin öne çıkan katkıları çocuklarına plan yapmayı öğretmek, onları gözlemlemek, öğrenme süreçlerinin ve şekillerinin farkında olmak ve dil gelişimlerini desteklemek şeklinde özetlenebilir. Bunlarla birlikte eğitim süreçlerine yapıcı bir farkındalıkla dahil olan ebeveynlerin çocuklarının bu süreçlerden çok daha fazla  yararlandığı da kaydedilmiştir.

Çocuğumuzun eğitim sürecine dahil olmaktan sadece okulu, öğretmeni ve dersin işlenişini eleştirmek ve ilgililere şikayet etmek anlaşılmamalı. Herhangi bir olumsuzlukta öğretmen, okul ve ailenin işbirliğinin öğrenci başarısı üzerindeki rolünü akılda tutmak ve çözüm süreçlerini birlikte hayata geçirmenin çocuğun yaşamına olan katkısını göz ardı etmemek gerekir. Geride bırakmakta olduğumuz COVID-19 pandemi süreci belki de bu işbirliğinin ne kadar önemli olduğunun en canlı hatırlatıcısıydı. Hangi eğitim seviyesi ve sosyoekonomik gruptan olursa olsun ebeveynlerin eğitim süreçlerinin aslında en ön saflarında yer alması gerektiği gerçeği karşımıza çıktı.

Ebeveynlerin öğrencileri desteklemekte sıklıkla zorlandıkları alanlardan biri de yabancı dil eğitimi. Bu alanda yeterli bilgi sahibi olmayan ebeveynlerin, çocuklarının yabancı dil öğrenme süreçleriyle ilgili gerçekçi olmayan beklentiler içine girdiklerini, motivasyonun çocuk üzerinde baskıya ve korkuya dönüştüğünü gözlemlemekte ve çoğu zaman öğrencinin “yabancı dil öğrenmek zor, o halde çabalamaya değmez” gibi bir sonuca vardığını görüyoruz. Evinde yabancı dil performansı yargılanan bir öğrencinin yabancı dil öğrenmekten keyif alması ve daha fazla öğrenmek istemesi de çoğunlukla mümkün olmuyor. Böyle bir tabloda öğretmenin tek başına desteği olumlu sonuç verse de, büyük bir zaman ve enerji kaybı yaşanıyor. Bu noktada bir ebeveyn şunu sorabilir: “Çocuğumu yabancı dil eğitiminde nasıl destekleyebilirim?”

Günümüzde ‘lingua franca’ olan İngilizce, yabancı dil eğitiminin bel kemiği. Ebeveynlerin çocuklarına verebilecekleri desteğe değinirken İngilizce öğrenme süreçlerini temel alsak da, ana dil dışında ikinci bir yabancı dil öğreniminde izlenebilecek yolların İngilizce ile sınırlı olmadığını, herhangi bir yabancı dil eğitimini güçlendireceğini hatırlatmakta fayda var. Üstelik ebeveynin İngilizce ya da yabancı dil seviyesi ne olursa olsun çocuğa destek verirken merkeze neleri koymamız gerektiğinin de göz önünde bulundurulması önem taşıyor. Hiç İngilizce bilmeyen bir ebeveyn de ileri düzeyde İngilizce bilen bir ebeveyn de çocuğuna aynı şekilde katkı sağlayabilir. Çocuklara evde pratik yapma olanağı vererek, gelişiminden gurur duyduğumuzu dile getirerek onları cesaretlendirip öğrenme isteklerini canlı tutabiliriz.

Ebeveynlerin belki de ilk aklına gelebilecek alan ev ödevleri olabilir. Bu noktada eğitim ve öğretim arasındaki farka değinilebilir. Eğer çocuğunuza bir konuyu nasıl yapması gerektiğini anlatıyor ve yap diyorsanız bu öğretime benzeyen bir yaklaşımdır ve ebeveyn rolü öğretmen rolünden farklıdır. Eğer çocuğunuzu kendine yetebileceği şekilde yönlendiriyorsanız buna eğitim diyebiliriz. İki örnek üzerinde düşünelim: Bir ebeveyn hiç İngilizce bilmiyor ve diğer ebeveyn çok iyi İngilizce biliyor. Her iki ebeveynin çocuğu da ortaokul öğrencisi olsun ve çocuğun öğretmeninin verdiği İngilizce ödevinde yapamadığı bir bölümle karşılaştığını varsayalım. Ebeveynlerden birisi bilgisi olmadığı için çocuğu yalnız bırakırken, diğeri öğretmenin rolünü üstlenebilir. Oysa İngilizce seviyesi ne olursa olsun çocuğu aynı şekilde yönlendirebilirler. İlk olarak yapamadığı bölümü evdeki imkanlar dahilinde araştırması ve sonrasında yapamadığı bölümü öğretmenine sorarak mutlaka tamamlamasının istenmesi çocuğun kendi kendine öğrenme ve problem çözme eğitimine katkı sağlayacaktır. Önemli olan bu yönlendirmeyi yapıp çocuğu kendi haline bırakmak değil, hatırlatarak ve takip ederek yapamadığı bölümü tamamlamış olduğunu görmek ve çabasını onurlandırmaktır.

Ebeveynlerin bir diğer endişesi de genellikle çocuğun İngilizce öğrenme sürecinde olmasına rağmen konuşmuyor olması hakkında. Bir yabancı dili öğrenme süreci ana dil öğrenme sürecimizden pek de farklı değil aslında; duyarak, görerek ve gerçek hayatla ilişkilendirerek öğreniyoruz. Dil öğrenme merkezimizi bir fabrikaya benzetebiliriz; oluşan ihtiyaçlar doğrultusunda gelişen, değişen, büyüyen bu fabrikanın işleyebilmesi için öncelikle yeterli donanıma sahip olması gerekir. Yeterli hazırbulunuşluk sağlandığında hammaddeye sıra gelir, işlenir ve üretime geçilir. Çocuğun dış dünyada maruz kaldığı dil bu hammaddeyi oluşturur, ancak ne kadar miktarda ve hızda işleneceği çocuğun ihtiyaçlarına ve hazırbulunuşluğuna bağlıdır. Henüz konuşma becerisi gelişkin olmayan bir bebekten cümle kurmasını beklemiyorsak, okulda İngilizce öğrenmeye yeni başlamış bir çocuğun da uzun cümleler kurarak kendini ifade etmesini bekleyemeyiz.

Hepimiz yeni bir beceriyi edinirken aşamalardan geçeriz. Örneğin, bisiklete binmeyi öğrenirken dengemizi kurmaktan, pedal çevirmekten başlarız ve ne kadar istekli olsak da düşebiliriz. Ancak, pedal çevirmeye devam ettikçe düşme tecrübesi ilerlememize katkıda bulunur ve bir sonraki aşamaya geçeriz. Yabancı dilde beceriler edinirken de benzer bir yolda ilerleriz. Başta zor olsa da bu zorluğu ne yaparak aşacağımızı bildiğimizde bir sonraki aşamaya geçmek için devam ederiz, bundan keyif alırız ve başarma hissini tadarız. Yabancı dilde kelimeler ve dilbilgisi yapılarıyla karşılaştıkça yeni aşamalar da önümüzde açılır. Çocuklar bu yeni bilgilerle karşılaştığında ebeveynler onları sözlü sınav yapar gibi sınamak yerine öğrenme sürecinin içine dahil olursa çocuğun ilerleme motivasyonu da artacaktır. Çocuklardan öğrendiklerini ebeveynlerine öğretmelerini istemek ve ilgiyle dahil olmak ev ortamında yabancı dilin pekiştirilmesine büyük fayda sağlayacaktır.

Yabancı dil eğitiminde ebeveynlerin de desteklenmeye ihtiyacı olabileceği unutulmamalı. Bu noktada öğretmenlerin ebeveynleri dahil edebileceği etkinlikler, buluşmalar, ortak projeler, görüşmeler de çocukların başarısında büyük rol oynamakta. Sözün sonunda öğrenci, veli ve öğretmen rollerine yüklenen anlam ve sorumluluklar gözden geçirilebilir.

Okul sadece içinde derslerin işlendiği bir yapıdır; öğretmen ve veli sorumluluk taşıyan yetişkinler olarak birbirlerini destekleyerek çocuğun eğitimine katkıda bulunduğunda okul bir yaşam alanına dönüşür. Bu yaşam alanının içinde yabancı bir dil öğrenen çocuğun bu dille birlikte özgüven geliştirdiğini, yeni düşünme biçimleri oluşturduğunu, kendini ifade etme hakimiyeti edindiğini de hatırlarsak, ona verilecek destek daha değerli olacaktır.

Yasal Uyarı: Her hakkı www.superergen.com’a ait olan özgün içerik, Fikir ve Sanat Eserleri ve Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. https://www.superergen.com adresine çalışır durumda link verilerek alıntı yapılabilir.

BURCU SİNEM ARIKAN’IN DİĞER YAZILARI:

Anneliğim

Ben Öğretmenim!